AWAY TEAM

Düşünüyorum da, Away Team incelemesini yazmak sandığımdan daha güç bir iş olabilir. Ne de olsa, birkaç ay öncesine kadar her ay oyun yazısı yazıyordum (bkz. GAMESHOW dergisi, eski sayılar genel müdürlüğü, KAMER bilgisayar). Dergide yazdığım Star Trek oyun incelemelerini bir ay sonra siteye de koyuyordum, böylece OYUNLAR köşesi sürekli güncellenmiş oluyordu. Eh, bildiğiniz (di mi?) gibi dergiyi kapattık (bkz. Dünyanın En İlginç Olayları Antolojisi, “açıla kapana yalama olan dergiler” maddesi), bundan sonra Star Trek oyunlarının incelemelerini sadece site için yazacağım. Ne var ki, tepesinde“Yazı yaz! Şu güne yaz! Hemen yaz! 100000 kelime yaz! 200000 kelime yaz! Yaaaaaaaazzz!” şeklinde tepinen bir editör Zebani (bkz... ya da en iyisi hiç bakmayın hehe) olmayınca, insanın içinden yazı yazmak gelmiyor (garip ama gerçek). Dahası, yazmaya yazmaya paslanmış olmam da kuvvetle muhtemel. Neyse, şöyle bir titreyip kendimize gelelim de işe koyulalım...

Activision’ın bugüne kadar çıkardığı Star Trek oyunlarına kısaca bakalım önce: Hidden Evil (orta halli bir adventure), Armada (iyi RTS), Voyager: Elite Force (süpppeeer FPS) ve son olarak da Away Team (aslında en son Armada 2’yi çıkardıklarını ben de biliyorum, ama zavallı bilgisayarım artık yeni oyunları çalıştırmayı nazikçe reddediyor, bu yüzden Armada2 ile henüz tanışamadık). Yaptıkları, yapacaklarının teminatı olan Activision firması, tüm Star Trek dizilerinin, diğer bir deyişle tüm Star Trek evreninin her türlü platformda oyun haklarını tek başına satın aldı. Anlamı: Yakında, başta Bridge Commander olmak üzere çok güzel Star Trek oyunlarımız olacak. Benim için anlamı: bilgisayarımı upgrade etmem gereek!

Resmi gerçek boyutta görmek için tıklayın... Bu kadar bıdı bıdıdan sonra oyuna geçsek artık di mi. Commandos oynadınız, çok sevdiniz, başında saatler harcadınız, “ulan bi de şunun Star Trek evreninde geçeni olsa “dedinizse dertleriniz sona erdi. Zira Away
Team, gavurun “team-based real time strategy” dediği, bizim kısaca “komandos gibin” olarak tanımladığımız türde bir oyun. Daha önce Commandos, ya da Desperados oynadıysanız, Away Team’e alışmakta da hiç zorluk çekmeyeceksiniz. Aslında oynamadıysanız da çekmeyeceksiniz (ee ben boşuna mı konuşuyorum o zaman), çünkü oyunun öğretici ilk bölümünü oynadıktan sonra arayüzle ilgili hiçbir sorununuz kalmayacak
.

Tam konudan bahsetmek üzereyken, yazıyı sitem için yazıyor olmanın yeni bir avantajını keşfettim: Uzay Yolu’yla alakası olmayan okuyucuları dikkate almak zorunda değilim! Yani uzun uzun Data kimdir, TNG nedir, phaser nedir anlatmasam da olur (di mi?). Oh be! :))

Dominion Savaşları sona ermiştir. Galaksinin Alfa Çeyreğinde, bütün devletler savaşın yaralarını sarmakla uğraşmaktadırlar. Federasyon, bu gibi yeni savaşları önlemek amacıyla Covert Actions adlı bir birlik kurar. Bu birliğe bir de Defiant sınıfı gemi olan USS Incursion’ı tahsis eder (makam arabası sanki). Bu geminin marifeti, bir nevi sanal güverte teknolojisi kullanarak, herhangi bir geminin suretine bürünerek düşmanları gafil avlamasıdır (Star Trek evreininde elbette yok böyle bir şey ama oyun bu işte). Özel eğitilmiş Federasyon subaylarından oluşan bu birlik, USS Incursion gemisine binip galaksiyi dolaşmakta ve Yıldız Filosu’nun verdiği görevler doğrultusunda çat Romulus’ta, çat Qo’nos’ta, pat Borg Kübü’nde.. yani aklınıza gelebilecek her mekanda gizlilik gerektiren görevler gerçekleştirmektedir. Olaylar gelişir... (böyle de bi laf vardır uyuz olurum). Resmi gerçek boyutta görmek için tıklayın...

Oyunumuz, sayısını benim de şu an tam olarak kestiremediğim (hem cahil hem üşengeç yazar) sayıda bölümden oluşuyor (bu yazı yazılmakta iken ben 17. bölümdeydim, yazıyı daha siteye koyamadan dur biraz daha oyniim dedim, bir bölüm daha geçtim ve oyun bitti. Sizin anlayacağınız oyun 18 bölümmüş.). Her bölümün başında bir brifing alıyorsunuz ve anlatılan görevi gerçekleştirmeye çalışıyorsunuz. İlk bölümlerde, bu brifingleri destekleyici görseller de konulmuş ancak sonradan üşenmiş oalcaklar ki hep aynı “uzayda hızla ilerleme efekti”ni koymuşlar. Neyse canım buna da şükür (kanaatkar olmak lazım). Görevimizi öğrendikten sonra sıra geliyor görev ekibimizi seçmeye (bu nasıl klişe bir cümledir yarabbim). Command (kumanda?), engineering (mühendislik), science (bilim), security (güvenlik) ve medical (tıp) alanında eğitim görmüş subaylarınızdan üç, dört ya da beşini (bölümüne göre) seçebiliyorsunuz. Bu alanların her birinde birkaç subayınız var, hepsinin farklı özellikleri, geçmişleri, karakterleri ve kullanabilecekleri alet-edevatları (ki en önemlisi bunlar) var. Adamlarınız seçerken, görevin özelliğine göre elinizde bulunması zorunlu ve bir de tavsiye edilen alet edevat listesi veriliyor, siz de seçiminizi bu doğrultuda yapıyorsunuz. Zaten bir süre sonra adamlarınızı iyice tanımış oluyorsunuz ve hangi görev hangi adama uygun tahmin edebiliyorsunuz. Bütün bunları hallettikten sonra, “start mission” seçeneğiyle adamlarınızı görev bölgesine ışınlayıp oyuna başlıyorsunuz.

Resmi gerçek boyutta görmek için tıklayın... İlk bölümler basit, hatta fazlasıyla basit. Nerdeyse onuncu bölüme kadar, çok ender olarak gizlilik içinde hareket ettim. Genellikle ortalıkta koşturu önüme çıkanı ölüdrmem yeterli olabiliyordu. Ancak özellikle onbeşinci bölümden sonra daha zorlayıcı bölümler gelmeye başlıyor. Yani “maan çok kolay bu” deyip oyunu bir kenara atmayın bence. Zaten bunu yapacağınızı da pek sanmıyorum aslında, çünkü oyun star Trek atmosferini vermekte çok başarılı. Her ne kadar oyunun dayandığı temeller pek de Star Trek evrenine yakışan varsayımlar olmasa da (holografik teknolojiyle donatılmış USS Incursion ile yabancı gezegenler ve gemilerde bu tip operasyonlara girişen Federasyon subaylarını görse, Gene Roddenberry kalpten giderdi herhalde. Nur içinde yatsın), mekanlar ve atmosfer size Star Trek hissini gerçekten veriyor.

Kullanabildiğiniz alet edevattan da kısaca bahsedeyim. Phaser, tricorder gibi olmazsa olmazlar her subayda mevcut. Güvenlik subaylarına sniper, mayın, uzaktan kumandalı mayın ve el bombası gibi varyetik silahlar verilmiş. Bilim subaylarının en önemli aletleri, bilgisayarları ve güvenlik sistemlerini hack etmeye yarayanları. Tıp subaylarında hyposprayin yanında bir dokunuşla düşmanı etkisiz hale getiren bir silah var. Phaserlar bayıltmaya ya da öldürmeye ayarlanabiliyor, hatta ilerleyen bölümlerde overload bile edilebiliyor. Vulcanlı subaylarda nerve pinch ve mind meld yetenekleri de var. Diğer ilginç silahlardan bazıları: teleporter brig (cesetleri istediğiniz bir yere ışınlamaya yarıyor), extractor (bazı bitkilerden felç edici ya da iyileştirici ilaçlar yapabiliyorsunuz) ve şimdi aklıma gelmeyen bir dolu ıvır zıvır. Bunları kullanmak bayağı zevkli ve oyuna en büyük tadı da bunlar veriyor bence.

Away Team’in bir diğer güzel yanı da, “pause time” özelliği. Bir adamınız yaralandığında oyun hemen duruyor (isterseniz bu özelliği kapatabilirsiniz tabi) ve bu sırada istediğiniz komutları verip oyuna devam edebiliyorsunuz. Dilediğiniz zaman enter tuşuyla oyunu pause da edebilirsiniz. Bu özellik oyuna hafiften turn-based özelliği de kazandırıyor, böylece karmaşık planlar yapıp uygulamak kolaylaşıyor. Zaten adamlarınızdan biri bile öldüğü zaman bölümü baştan oynamak zorunda olduğunuzdan, adamlarınızın patır patır ölmemesini de yine bu özelliğe borçlu olacaksınız çoğu zaman.

Sanırsam oyunla ilgili daha fazla bir şey söylemeye gerek yok. Bana sorarsanız Away Team’i oyun arşivinize mutlaka katın. Kaliteli, oynamas zevkli bir oyun.

Scotty, ışınla beni, daha sitede update edilecek çok sayfa var...

Resmi gerçek boyutta görmek için tıklayın...
Resmi gerçek boyutta görmek için tıklayın...