DEEP SPACE 9: DOMINION WARS
Vay canına, zaman ne kadar çabuk akıp gidiyor... Misal, ben ocak ayından beri herhangi bir Star Trek oyunu tanıtımı yapmamışım... İnanılır gibi değil tabi. :) Gerçi bunun başlıca sebebi, sık sık belirttiğim gibi, Uzay Yolu oyunlarının ülkemize ya çok geç geliyor, ya da hiç gelmiyor olması. Yani aslında Star Trek oyunları hızla çıkmaya devam ediyor, hiç kuşkunuz olmasın. :) Yeri gelmişken bir haber de vereyim. Bildiğiniz gibi, Star Trek lisansı, uzun yıllardan beri üç oyun firmasının elindeydi: Interplay, Microprose ve Simon&Schuster (biliyordunuz değil mi? Bakın sonra beni yalancı çıkarmayın! :). Bunların arasına geçtiğimiz yıl, Activision da katıldı ve art arda nefis oyunlar çıkardı. Geçtiğimiz günlerde ise, Paramount Pictures ile Activison firmasının, 10 yıllık bir lisans anlaşması yaptığı haberi geldi. Buna göre, önümüzdeki 10 yıl boyunca PC olsun, konsol olsun hatta kablosuz iletişim cihazları olsun; tümünde Star Trek oyun lisansı sadece Activison’a ait olacak. Bunun bize sağlayacağı en önemli faydalardan biri, değişik Star Trek dizilerinden değişik karakterleri (tabi aynı zaman diliminde olmak kaydıyla) aynı oyunda görmek gibi bir imkana kavuşacak olmamız. |
Bu arada oyun firmaları birliği, yaptıkları açıklamada tüm hakların yayıncı kuruluş Activison’a verilmesine karşı çıktı ve havuz sisteminden daha çok pay istedi. Haluk Ulusoy konuya tepkisiz kalırken, Activision yetkilileri ise diğer firma temsilcilerine nanik yapmakla yetindi. Ayrıntılar bu akşam Star Spor’da... :))
Yine geyiğin dibine vurduk sanırım. Hemen konuya dönelim. Deep Space 9, üçüncü Uzay Yolu dizisidir ve “Uzay Yolu’nun karanlık yüzü” olarak bilinir. Bunun nedeni ise, dizinin yedi sezonluk serüveninin büyük bölümünü kaplayan savaşlardır: Dominion Savaşları. Oyunumuzun da bu savaşları konu almış olduğu gözünüzden kaçmamış olsa gerek.
Dominion Wars, tür olarak ne olduğu tam olarak kestirilemeyecek bir oyun. Her ne kadar gerçek zamanlı strateji olduğu iddia edilse de, action ve simülasyon türlerinden de çok uzak sayılmaz. Armada ve Starfleet Command oyunlarını oynadıysanız, bu oyun ikisinin tam ortasında duruyor işte. Bir strateji oyunu olsa da, üs kurma ve kaynak toplama gibi RTS klasikleri oyunda yok. Bunun yerine ağırlık gemi savaşlarına verilmiş. Bu noktada oyun Starfleet Command’e yaklaşsa da, gemi kontrollerindeki detay seviyesi bu oyuna göre çok daha az. Yani Starfleet Command’de geminizin her tür ayrıntısıyla bizzat uğraşırken (güç tüketiminden haberleşmeye kadar), bu oyunda uğraşacağınız ayrıntılar çok daha az. Daha çok “tıkla ve savaş” havası var. Yine de bu çok da kötü bir özellik değil, en azından yüzlerce kontrolle boğuşmaya gerek kalmadan zevkli çatışmalara girebiliyorsunuz.
Görsel yönü bayağı başarılı. Her ne kadar gemi hareketleri iki boyutlu bir düzlemde gerçekleşse de, bunu fark etmekte zorlanıyorsunuz çünkü uzay çok iyi hazırlanmış. Gemilerdeki detay seviyesi de yüksek. Bütün bu özelliklerden faydalanabilmek için iyi bir 3D kart şart ama yetmiyor, işlemciniz de güçlü olmalı. Yoksa büyük haritalarda oyun o kadar ağırlaşıyor ki inanamazsınız. Gerçi bu yavaşlık oyunun tamamına hakim durumda. Oyunun hızını en yüksek duruma getirseniz bile, geminizi full impulse (tam itiş gücü) hızında hareket ettirirken dahi bir yerden bir yere gitmek bayağı vakit alıyor. Bu da oyundan soğumanıza yol açıyor haliyle. (Gerçi bu benim işlemcimin düşüklüğünden de kaynaklanıyor olabilir, kesin konuşmak istemiyorum).
Dominion Wars’da, Deep Space 9 dizisinde görülen olaylara paralel görevler var; Dominion tehlikesine karşı istasyonun boşaltılmasına yardımcı olmak, Dominion tersanelerini yok etmek gibi. Bu görevler iki campaign’e ayrılmış; birisinde Federasyon ve müttefiklerinin, diğerinde ise Dominion ve müttefiklerinin tarafındasınız. Görevlerde sadece oynadığınız taraf değişiyor, yoksa her bölümde görevler aynı. Yani örneğin Federasyon’la oynarken bir kargo filosunu korumaya çalışıyorsanız, Dominion’la oynarkenki amacınız da aynı filoyu havaya uçurmak oluyor.
Her görevden önce, amaçlarınızı açıklayan ve size tavsiyelerde bulunan bir brifing veriliyor. Ardından, fleet setup ekranına geçerek o görevde kullanacağınız filoyu hazırlıyorsunuz. Tabi bunu, elinizdeki kredi miktarına göre yapmak zorundasınız. İşe gemileri seçmekle başlıyorsunuz. Sonra her gemiye bir de kaptan vermek durumundasınız. Oyunda geniş bir kaptan listesi var, buradan tecrübesine ve kesenize göre her gemiye bir kaptan seçmelisiniz. Gemileri ve kaptanlarını belirlemek, göreve başlamak için yeterli. Ancak fazladan yapabileceğiniz bir iki şey daha var. Birincisi, devices listesinden gemilerinize alet edevat eklemek. Hala krediniz kaldıysa gemiye fazladan güvenlik, mühendislik ya da güvenlik ekibi eklemek de mümkün. Mühendisler mutlaka lazım bence, çünkü ne kadar çok mühendisiniz varsa geminiz o kadar hızlı tamir ediliyor.
İşte bu şekilde filomuzu hazırladıktan sonra, göreve başlıyoruz ve... ve dünya oyun tarihinin en kötü tasarlanmış kontrol paneliyle gemimize kumanda etmeye çalışıyoruz. Ben ömrümde böyle rengarenk, böyle karmakarışık bir düğmeler silsilesi daha görmedim. Hatta bazı düğmeler öyle ustaca gizlenmiş ki, düğmeleri bulunca adventure oyunu oynamış hissi yaşıyorsunuz. :) Aslında menüleri açıklamak en nefret ettiğim ve gereksiz bulduğum iştir oyun yazılarında ama bu kez durum farklı gibi geliyor bana, o yüzden kısaca değinmek iyi olacak gibi.
En sola harita yerleştirilmiş. Üzerindeki + ve – butonlarıyla zoom in ve zoom out yapmak mümkün. Hartianın üstünde solda ve sağda iki tane düğme var ama, ilk bakışta bunları kontrol panelinin arka planından ayırt etmek mümkün değil! Bunlardan soldakine basınca, gemimiz hızlı bir tarama gerçekleştirip menzilinde dost düşman gemi var mı diye bakıyor(long range scan). Sağdakine basınca ise imleç değişiyor gördüğünüz gibi, bu halde herhangi bir gemiye ya da gök cismine tıklayarak tarayıcı verileri elde edebilirsiniz (short range scan).
Ortada gemilerinizin bir listesi var gördüğünüz gibi. Onun altında solda “gemi kamerası” görevi gören ufak bir ekran var, üzerinde de son seçtiğiniz geminin istatistikleri yer alıyor. Bunun hemen sağında ışınlayıcı menüsü duruyor. Buradan istediğiniz sayıda mürettebatı (ve varsa kargonuzu) başka bir gemiye ışınlayabilirsiniz. Sağındaki warp/full..../stop diye giden düğmeler geminin hızını ayarlamaya yarıyor. En sağda ise geminin phaser banklarının doluluk oranını ve photon torpidolarının güç seviyesini gösteren paneller var. Bunlar dolunca sizin bir müdahelede bulunmanıza gerek kalmadan geminiz ateş ediyor. Kontrol panelinin en sağında ise, ortasında bir gemi şekli bulunan yuvarlak bir konsol daha var. Z ve X tuşlarını kullanarak, bu panelin dost veya düşman gemiler için kontrolleri göstermesini sağlayabilirsiniz. Dost gemiler panelinde verebileceğiniz emirler şunlar:
Add to Shield Strength: Kalkanlara daha fazla güç ver! Kötü kelime oyunu
yapmaya da kalkma.
Fire on Mark: Ben emir vermedikçe ateş etme! Boşuna kaptan yapmadılar
bizi herhalde bu gemiye.
Fire art Will: İstediğiniz gibi saldırın aslanlarım, bu zafer sizin.
Alpha Strike: Alfa saldırısı işte, fazla kurcalamayın :)
Hold Fire: Ateşi kes yoksa ben gelip kesecem.
Power Down Ship: Kapatın şu geminin bütün sistemlerini. Sen de git ışıkları
söndür, zaten bu ay kol gibi elektrik faturası geldi. Kim yakıyo kardeşim bu
kadar lambayı?
Guard Another Ship: Şu ekranda gördüğün geminin kaptanı benim kankam
olur, bi zahmet koruyacaz onu.
Evasive Maneuvers: Şöyle bi kaç alengirli manevra yapın bakalım, düşmanlar
vuramasın bizi öyle kolay kolay.
Cloak: Çalıştırın görünmezlik aletini. Uzak olalım kem gözlerden, nazardan
mazardan. (Her gemide de yok bu gizleme aleti, geminizin kıymetini bilin).
Equalize Shields: Gücü ön ve arka kalkanlara eşit olarak dağıtın. Ayrı
gayrı olmasın, tatsızlık çıkmasın.
Düşman gemiler panelinde de şu emirler verilebiliyor:
Fly port/in front/starboard/behind the enemy: Düşmanın her bir istikametinde
uçabilmeliyiz arkadaşlar. Önü olur, arkası olur, iskelesi olur, sancağı olur
hiç fark etmez.
Joust with enemy: Kedi fareyle oynar gibi oynayın düşman gemisiyle. Etrafında
dönüp durun, aklını karıştırın.
Hit&run: Tavlada ayıp sayılabilir ama, uzayda vur-kaç taktiği çok
yaygındır arkadaşlar. Düşmanı vuran adam gerektiğinde kaçmayı da bilmelidir.
Circle: Şu geminin etrafında daire çizin bakayım. Canım öyle istiyo ne
karışıyorsunuz?
Target shields: Kalkanlarını hedef alın. Bi daha kaldıramasınlar, indiremesinler.
Ben de saçmalamaya başladım biri beni sustursun.
Target engines: Motorlarını vurun. Tekrar ediyorum, bu konuda da kötü
kelime oyunu yapanı Askeri Divan’a gönderirim.
Target transporters: Patır patır adamları ışınlıyorlar sağa sola. Bol
bulmuşlar ışını saçıyorlar tabi. Vurun ışınlayıcılarını akılları başlarına gelsin.
Target weapons: Bu nedir kardeşim? Torpido yağıyor başımıza! Susturun
şunların silahlarını. Ya da en iyisi beni susturun, kafanız rahat etsin.
Gemilerinizi rahatça kontrol etmek için bilmeniz gerekenler bunlar ama yetmez. Oyunu adam gibi oynayabilmek için, kamera kontrollerini öğrenip alışmanız lazım. F1’den F8’e kadar olan tuşlar kameranın önceden ayarlı zoom dereceleri. Ayrıca mouse’un sağ tuşuna basılı tutup sürükleyerek görüş açınızı değiştirebiliyorsunuz. Bir de, boşluk tuşuna basarak savaş alanını taktiksel bir perspektiften görebilirsiniz. Tekrar boşluğa basarak görüntüyü ilk hale getirebilirsiniz.
Gelelim Dominion Wars’ın genel değerlendirmesine... Dediğim gibi detay seviyesi insanı sıkmayacak şekilde ayarlanmak istenmiş. Bence fena da olmamış ama yine de insan biraz daha kontrol istemiyor değil (kim? ben mi nankörüm? :)). Bir de oyunun anlamsız zamanlarda masaüstüne dönmesi, yüklemeye çalışırken kilitlenmesi gibi teknik hatalar olmasa daha çekilir bir oyun olacakmış. Ben oyunun en son 1.03 versiyonu için patch buldum ve yükledim, kısmen de olsa bir çok hatadan kurtuldum. Siz de en son patch’i indirip yüklemeye bakın.
Sayfanın dibine doğru yaklaşırken,
Star Trek’in geleceği konusunda biraz dertleşmek istiyorum sizinle. Sakın kaçmaya
çalışmayın, adamlarım her yerde sizi izliyor. Ne diyordum? Hah, beşinci Uzay
Yolu dizisi Enterprise’ dan bahsedecektim. Daha önce söylediğim gibi, bu dizideki
olaylar 22. Yüzyılda yani Star Trek’in şimdiye kadar geçtiği dönemlerin gerisinde
bir tarihte geçiyor. Yapımcılar (Rick Berman ve çetesi de denebilir), ne yazık
ki şimdilik pek bir yaratıcılık gösteremediler bu konuda. Yeni Enterprise diye
sundukları gemi, 24. Yüzyıl Akira sınıfı gemilerinin neredeyse tıpatıp aynısı.
22. Yüzyıl üniformaları ise yine 24. Yüzyıldakilere çok fazla benziyor. Bütün
bunlar bir yana, Star Trek tarihinin büyük ölçüde tahrip edileceği endişesini
taşımaktayım. Mesela yeni dizide Klingonlar’la ilk temas 2150 küsur yılında
gerçekleşecek, oysa Star Trek kayıtlarına göre bu tarihin 2218 yılı olması gerekiyor.
Neyse, bıraksanız sabaha kadar içimi dökerim ama bir yerde kesmek lazım. Umarım
korkularımı haksız çıkaran güzel bir dizi olur Enterprise. Uzun yaşayın ve mutlu
olun... :)
[ bu yazı GAMESHOW dergisi AĞUSTOS 2001 sayısında yayınlanmıştır ]