VOYAGER : ELITE FORCE

 

Bugüne kadar Star Trek oyunlarını hor görüp dışlayanlara her ne kadar içten içe kin beslemiş, kuyularını kazmaya çalışmış ve hatta bazılarına da kaza süsü vermiş olsam bile (yuh!); aslında bir yanım onlara hak vermiyor da değildi hani. Evet, tamam... Kabul ediyorum... Şöyle eli yüzü düzgün bir Star Trek oyununa hasret kaldık yıllarca... Birkaç vasatın üzerinde oyun dışında yapımcılar bu işin altından kalkmayı beceremediler, doğru... Hatta arada rezalet oyunlar bile çıktı, buna da peki... (Bu arada bunları sadece ben söyleyebilirim burada! Karşıma geçip Star Trek oyunlarına laf edeni acımadan vururum, ona göre! :)) Ancak bütün bunlar, bu gidişe bir dur denmeyeceğini göstermiyordu. Bir gün elbet birilerinin gözü açılacak ve Star Trek oyunları da hak ettiği yere gelecekti. İşte o gün bugündür arkadaşlar! Gazamız mübarek olsun! :)

Geçen ay da söylediğim gibi (hatırlıyosunuz di mi ne söylediğimi? :), Activision’ ın (bundan böyle bizim için kutsal firma) Star Trek lisansını satın alması bir dönüm noktası ve Paramount’ un yaptığı en akıllıca işlerden biri oldu. Interplay, “Star Trek: New Worlds” gibi ucubik oyunlarla uğraşa dursun, Activision’ın (tapıyorum kendilerine) şimdiye dek çıkardığı iki oyun (Hidden Evil ve Armada) belli bir kaliteyi tutturdu ve yakında gelecek olanların da (Away Team, Bridge Commander) bunu devam ettirecekleri kesin gözüküyor. Bunun en güçlü kanıtı ise bu ay ülkemize teşrif eden FPS (doom gibin) Star Trek: Voyager – Elite Force.

Adını beş on kere artarda yazacak olsam açıklama yapacak yerim kalmayacak bu oyuna geçmeden evvel, ilk olarak “Voyager da ne ola ki?” sorusunu yanıtlamayı kendime görev biliyorum. Bildiğiniz gibi, her ne kadar bizde Uzay Yolu denince akla Kirk ile Spock gelse de (tabi bi de Uhura :), orijinal Star Trek dizisi, neredeyse 35 yıllık bir efsanenin sadece ilk halkası. Aslında, bugüne dek çekilmiş üç Uzay Yolu dizisi daha var: Next Generation, Deep Space 9 ve Voyager. Amerika’ da yedinci ve son sezonuna girmiş olan Voyager, şu anda yayında olan tek Uzay Yolu dizisi. Konusu ise; kadın kaptan Kathryn Janeway kumandasındaki USS Voyager yıldız gemisinin, bir kaza sonucu savrulduğu galaksinin derinliklerinden Dünya’ya dönme mücadelesi. Tabi bu güzide dizinin, bizim ülkemizde hiç gösterilmemiş olduğunu ve önümüzdeki asırda gösterilme olasılığının da MEG’ in Star Trek hayranı olması kadar düşük olduğunu belirtmeme gerek bile yok.

Neyse. Bu yolculuk hiç de kolay değil tabi. Geminin ağır hasarı ve sınırlı sayıdaki mürettebatının yanında, bir de yolda karşılaşılan düşmanlar işi daha da zorlaştırıyor. İşte Elite Force fikri de, bu noktadan yola çıkılarak ortaya atılmış. Geminin Güvenlik Şefi Tuvok (zenci ve Vulcanlı amca, kulaklara dikkat), zor durumların üstesinden gelebilmek için eğitim almış küçük bir özel tim oluşturmuş ve adını da “Hazard Team” koymuş (herhalde saatli maarif takvimine bakıp koymamıştır bu adı :). Bu timin her üyesi askeri eğitim almış olduğu gibi, farklı bir alanda da uzman.

Oyunda bizim yönettiğimiz karakter ise, Asteğmen Alexander (veya dişi karakter seçersek Alexandria) Munro. Hazard Team’ in ikinci komutanı olan Munro, karizmatik ve yetenekli bir şahsiyet.

 

Electra: “ABİ BU NASIL SİLAH? UZAKTAN KUMANDA GİBİ!”

 

Daha fazla dayanamayacağım, hemen söylemek istiyorum: Oyun çok güzel! Çok ciddiyim! Bir kere, bugüne kadar yapılmış en başarılı Star Trek oyunu olduğunu iddia ederim, aksini savunanları saf dışı etmeyi kendime görev sayarım. Grafik kalitesine laf ettirmem, iyi bir 3D karta ve bolca RAM’e sahip arkadaşlarımıza özenle hazırlanmış mekanlar, karakterler ve detaylar vaat ederim. Sesler ve müzikler gayet iyi, efektler tabi ki Paramount’ un arşivlerinden alınmış, belirtirim. Dizinin oyuncuları, 3D modellenmiş karakterlerini oyunun içinde seslendiriyorlar, hatırlatırım. Senaryo sürükleyici ve akıllıca yazılmış derim, başka da bir şeycikler demem :)

Biraz daha açmak gerekirse: Elite Force, Quake III motoru kullanılarak hazırlanmış. Ve illa bir oyuna benzetmek gerekirse, o oyun kesinlikle Half-Life olacaktır. Zaten yapımcılar Half-Life’ daki bir çok yeniliği daha ileri taşıyacaklarını söyleyip duruyorlardı ve bunu başardıklarını görmek de mutlu etti beni. Söylemeyi unuttuğum gibi, Activision oyunu Raven Software’ e yaptırmış. Bu firmayı nereden hatırlıyouz? Hexen ile Heretic’ den ve hatta Soldier of Fortune’ dan. Lafın kısası, FPS konusunda başarısını kanıtlamış ve Avrupa’ da ülkemizi başarıyla temsil etmiş (ne?) bir firmanın seçilmesi isabetli olmuş. (Raven’ dan Tim abiye selam! Bütün çocukların gözlerinden öperim :)

Oyunda asıl olaylar, Voyager’ ın yabancı bir geminin saldırısına uğramasıyla başlıyor. Gemi yok ediliyor ama, patlama sırasında Voyager da uzayın başka bir bölgesine savruluyor (zaten savrula savrula bir hal oldu gemi!). Varılan yer, bir yığın gemi enkazıyla dolu ve içinde bulundukları alanda geminin sistemleri çalışmıyor. Şimdi Voyager mürettebatı, bir an önce buradan kurtulmak zorunda...

Bu “gemi mezarlığı” fikri, oyun boyunca bir sürü yabancı gemide göreve gitmemizi sağlamış. Bunların arasında Borg kübü, Klingon Avcı Kuşu ve hatta alternatif zamandan bir Atılgan gemisi bile var. Gerek Voyager’ ın, gerekse bu gemilerin detay seviyesi çok yüksek, orada olduğunuzu hissediyorsunuz. Hatta bu bahsettiğim alternatif boyut Atılgan’ ında üç boyutlu satranç bile vardı bir masada (Kirk ve Spock’ ın orijinal dizinin bir bölümünde oynadıkları bir oyun bu)!

Hazard Team elemanları, özel bir elbise giyiyorlar. Bu elbise, sol alttaki mavi çubukta göreceğiniz zırh seviyesi oranında darbelerden korunma sağlıyor. Bunun hemen üzerindeki pembe çubuk ise sağlığınız (her şeyin başı sağlık demiş miydim? Yoksa demese miydim? :)) Sağ altta ise silahınızın enerjisini görüyorsunuz. Elite Force’ da, cephane kavramı tam olarak yok. Elinizdeki silahlar, elbisenize yüklenen iki farklı enerji türünü ortaklaşa kullanıyorlar. Mavi renkle gösterilen silahlara enerji doldurmak için “weapon energy recharge” terminallerini kullanacaksınız. Pembe renkliler içinse “ammunition crystal” leri toplamanız gerekli. Sağlık ve zırh dolumu ise birlikte tek terminalden yapılıyor.

Dokuz çeşit silahımız var. Bunlardan bazıları diziden bildiğimiz, bazıları ise yeni silahlar. Hemen tanıyalım onları:

Phaser: Yıldız Filosu subaylarının standart silahı (sanki bu anı daha önce yaşamış gibi oldum :). Biz fazla kullanmayacağız tabi.

Phaser Rifle: Dış görev ekipleri için ideal Federasyon silahı. Alternatif ateş seçeneğinde daha fazla enerji harcayarak daha fazla hasar veriyor.

I-MOD: Voyager mürettebatından Seven of Nine tarafından, Borg’ a karşı kullanılması için tasarlanmış silah. Bildiğiniz gibi (?) Borg, bir iki atıştan sonra düşman silahlarının frekansına adapte olur ve böylece hasar almaz. Bu silah da devamlı olarak frekansını değiştirerek bu sorunu çözer. Tam bir Borg avcısı diyelim en iyisi :)

Scavenger Rifle: Scavengerlar, çeşitli ırkların bu gemi mezarlığında hayatta kalmak için bir araya gelmeleriyle oluşmuş topluluğun adı. Bu da onlara ait. Gayet etkili bir silah.

Stasis Weapon: Göreve çıktığınız ilk yabancı gemide bulacağınız yaratık silahı. Alternatif ateş modunda üçlü atış yapıyor.

Grenade Launcher: Federasyon’ un yeni silahlarından. Bomba atıyor adından da anlaşılacağı üzere. Alternatif ateş seçeneğinde attığı bombalar zaman ayarlı, biraz geç patlıyorlar.

Tetryon Disrupter: Scavenger gemisinden çıkmadan az önce ele geçireceğiniz silah. Alternatif modda açtığı ateşin duvarlardan sekme özelliği var.

Photon Burst: Federasyon’ un en yeni silahı, portatif photon torpidosu :) Alternatif ateşi ortalığı dağıtıyor.

Dreadnought Weapon: Oyunun en güçlü silahı desem herhalde beni kovalarsınız :) Alternatif ateşi mi? Deneyin ve görün :)

Bir başka güzel özellik de, elbisenize eklenmiş özel bir gözlük sayesinde, çok uzak noktalara zoom yapabilmeniz, hem de tüm silahlarla! Bunun için Z tuşuna istediğiniz kadar basılı tutun. Gözlerinin akını görene kadar da ateş etmeyin :)

 

Bleda: “PHASER O GÖRDÜĞÜN! CAHİL ADAM!”

 

Oyunda klasik FPS levelı mantığı yok. Dediğim gibi Half-Life’ ın izinden gittiğinden, usta işi bir senaryoyu takip ediyoruz. Bu senaryo, dizi bölümleri gibi isimlendirilmiş kısımlara ayrılmış. Üstlerimizden aldığımız görevleri tamamlamak ilk hedefimiz. Tabi ki bir özel tim üyesi olduğumuzdan, genelde tek başımıza sağda solda koşturmuyoruz. Düşman haklamada çok fazla yardımcı olmasalar da, yanımızda ekipten birileri oluyor. Tek başımıza ilerlediğimiz zamanlarda dahi, diğer ekip üyeleriyle telsiz irtibatı sağlayabiliyoruz ve böylece örneğin bizim ulaşamadığımız panellere ulaşarak falan yardımcı olabiliyorlar. Bu da ayrı bir zevk tabi.

Görevimizi başarıyla tamamladığımızda, gemiye dönüp dinlenme ve Voyager’ı gezme fırsatımız oluyor. Tabi burada da başımız her zaman rahat olmuyor. Ne kadar iş varsa bize yıkıyorlar: Mühendisliğe git yardım et Munro, aşağı in mekiğin kapaklarını aç Munro, hafta sonu temizliğe gel Munro, bakkaldan iki ekmek bi Maltepe kap gel Munro... :) Ama yakındığıma bakmayın, buradaki ufak tefek görevler de çok zevkli. Hele Voyager’a sızan Klingonlar’ la yapılan bir çatışma vardı ki, çok akıllıca yaratılmış bir savaş sahnesiydi. Tadı hala damağımda :)

Bunun dışında yine Half-Life’ ı hatırlatan ara sahneler var. Yalnız aradaki fark şu: Half-Life’ da mesela bir canavar bilim adamını yuttuğu zaman, önceden yazılmış bu sahneye müdahele imkanı yoktu. Ancak Elite Force’ da bu sahneler etkileşimli hale getirilmiş. Elimizdeki seçenekler genel senaryo gidişatını pek etkilemese de, hoş enstantaneler yakalayabiliyoruz.

Quake III motorunun kullanılmış olması, oyunun multiplayer konusunda iddialı olmasına yol açıyor haliyle. Multiplayerdaki oyunların, Voyager’ ın “holodeck”inde yani sanal gerçeklik güvertesinde gerçekleştiği kabul ediliyor. Bunun nedeni, Paramount’ un lisans verdiği oyunlarda Star Trek karakterlerinin leblebi gibi hacamat edilmesine göz yummaması. Yapımcılar cinlikleri sayesinde bu sorunu çözmeyi başarmışlar. Böylece geniş bir arşivden seçeceğimiz karakterleri çarpıştırmanın keyfine varabileceğiz. Yine multiplayer modu holodeckte geçtiği için, mekanlar da çok çeşitli. Uzay Yolu’ nun bildik mekanlarından, günümüzden ve geçmişten mekanlara kadar pek çok seçenek mevcut.

Oyunu çok övdüğümün farkındayım, bu durumun sizde ters bir etki yaratması da mümkün. Ama uzun zamandan beri, başından kalkamadığım ilk oyun bu oldu. Tabi ki bunda Star Trek’ e olan sevgimin payı büyük ama bu oyunu almanız için Star Trek hayranı olmanıza da gerek yok. Half-Life’ı beğenmişseniz, kaliteli bir FPS arıyorsanız Voyager – Elite Force kesinlikle doğru seçim. Star Trek seviyorum diyen arkadaşlarımızın ise arşivlerine katmamaları halinde kınanacaklarını belirmtek isterim.

Oyunun hiç mi zayıf yönü yok derseniz, var tabi. Bölümler arasındaki yükleme süreleri insanı bıktıracak cinsten. Buna dikkat etmek gerekirdi. Düşmanların yapay zekası da çok parlak sayılmaz, genelde avlamakta pek zorluk çekilmiyor. Ama bu sorunu da zorluk seviyesini artırarak kısmen çözebilirsiniz. Sonuç olarak, tavsiye ediyorum bu oyunu hepiciğinize.

Pişman olmayacaksınız, bana güvenin. :)

[ bu yazı GAMESHOW dergisi KASIM 2000 sayısında yayınlanmıştır ]